Üçü kız, yedi kardeş. Mezitlide iki dönüm arsa. Damı çinko, beyaz badanalı , kerpiç bir ev. Halı yerine bildiğin battaniye serili iki oda.
Üç beş zeytin ağacı, üç beş narenciye. İşsizlik ,geçim sıkıntısı. Baba sizlere ömür. Ellerini kınalayıp asker ettiler İsmail Hakkı Doğanı da. Vatan borcunu yerine getirdi aslanlar gibi. Kara kaş, kara göz; boy pos yerli yerinde.
Askerlikte karar kıldı; uzman çavuş olarak kaldı jandarmada. Terör dağlarda kol geziyordu; ölüm Allahın emriydi; her şey vatan içindi. On beş Kasımda Eleşkirtte buldu onu ölüm. Daha yirmi üç yaşındaydı; daha yeni evliydi.
Yaşanacak yılları vardı daha. Olmadı; vatan sağ olsun, dedi annesi Mezitliʹye bağlı Doğulu Mahallesindeki evlerinde. Bir ocağa daha ateş düşmüştü işte; bir annenin yüreğine daha ateş düşmüştü. Toplanmış zeytinler evin önünde öylece duruyordu; öylece susuyordu konu komşu, eş dost.
Devlet erkanı öylece duruyordu eli kolu bağlı, içleri yana yana. Şehit abisi Mehmet dik duruyordu, anne sakindi ele güne karşı; içlerine akıtıyorlardı göz yaşlarını belli. Yol boyu asılmış bayraklar masundu direklerde, evin önüne asılan ay yıldızlı dev bayrak masundu.
Yeryüzü, gökyüzü taş kesilmişti adeta; kuşlar cıvıldamıyordu, gün çakılıp kalmıştı olduğu yerde, zaman durmuştu. Başlarımız önde ayrıldık taziyeden, bu kaçıncı diye diye. Yapacak bir şey yoktu, vatan sağ olsundu.
Dönüp bir daha baktım aşağılardan. Damı çinko, beyaz badanalı kerpiç bir ev. Üç beş zeytin ağacı, üç beş narenciye. Ve acılı yürekler bırakmıştık geride . Ve içine ağlayan bir anne daha.
Mustafa Esmer Cengiz