Diyelim ki acıktınız. Paranız da var. Ne yaparsınız?
Sorulacak soru mu bu şimdi!
Hemen bir lokantaya gidersiniz değil mi.
Ben de öyle yaptım.
Temiz giyimli bir garson kapıda karşıladı beni; çeşit çeşit yemeklerin sergilendiği vitrinin önüne kadar eşlik etti.
Şundan, şundan, şundan. Bir de bundan.
Caddeden gelip geçenleri gören kapıya yakın bir masaya kuruldum.
Şöyle tadını çıkara çıkara…
Ne var ki bunda diyeceksiniz; zaman zaman herkesin yapacağı şey.
Öyle değil işte.
Bakın ne oldu:
Orta yaşlarda biri girdi içeri. Aynen benim gibi. Yemeklerin sergilendiği vitrine yöneldi. Aynen benim gibi. Uzun uzun inceledi yemekleri.
Parmağıyla yemeğin birini işaret ederek “ Kaç para” dedi. Sonra bir başka yemeğin fiyatını sordu, sonra bir başkasının…
Sonra gelirim, dedi,döndü.
Eline sinmiş boya lekelerinden tanımıştım onu. Zaman zaman ayakkabılarımı boyattığım adamdı bu.
Açtı, ama yemek yiyecek parası yoktu demek ki.
Çiğnediğim lokma boğazımda düğümlendi.
Kapıdan çıkmak üzereydi ki seslendim. Durdu, döndü.
Ben seni tanıyorum, dedim; peki, sen beni tanıyabildin mi?
Tanıyor gibi olmuş; ama çıkaramamış.
Gel, otur dedim; oturdu.
Oturur oturmaz garson damladı tabii.
Yüzüme baktı.
Söyle, dedim, ne yiyeceksen söyle.
Çorba, dedi. Mercimek.
Garson ekmek sepetini değiştirdi bir daha.
Başka, dedim.
Bir çorba daha mı alsam ne.
Olmaz, dedim; başka bir şey.
Kuru ve pilav söyledik ; geldi.
Üzerine bir bardak da su.
Demek tanıyamadın,dedim. Sen benim hep ayaklarıma bakmışsın demek; yüzüme bakmamışsın hiç.
Ne demek istediğimi anlamadı, anlayamadı.
Olsun.
Ben kalkayım artık, dedi; kalktı.
Ardından bir sigara yaktım, bir çay söyledim.
Düşünüyorum:
Şu caddeden gelip geçenlerin kim bilir kaçı bu durumda?
Bir bardak soğuk su da ben içtim; kalktım.
Diyelim ki acıktınız...
Diyelim ki acıktınız. Paranız da var. Ne yaparsınız?Sorulacak soru mu bu şimdi!Hemen bir lokantaya gidersiniz değil mi.Ben de öyle yaptım.Temiz giyimli bir garson kapıda karşıladı beni; çeşit çeşit yemeklerin sergilendiği vitrinin önüne kadar eşlik etti.Şundan, şundan, şundan. Bir de bundan.Caddeden gelip geçenleri gören kapıya yakın bir masaya kuruldum.Şöyle tadını çıkara çıkara…Ne var ki bunda diyeceksiniz; zaman zaman herkesin yapacağı şey.Öyle değil işte.Bakın ne oldu:Orta yaşlarda biri girdi içeri. Aynen benim gibi. Yemeklerin sergilendiği vitrine yöneldi. Aynen benim gibi. Uzun uzun inceledi yemekleri.Parmağıyla yemeğin birini işaret ederek “ Kaç para” dedi. Sonra bir başka yemeğin fiyatını sordu, sonra bir başkasının…Sonra gelirim, dedi,döndü.Eline sinmiş boya lekelerinden tanımıştım onu. Zaman zaman ayakkabılarımı boyattığım adamdı bu.Açtı, ama yemek yiyecek parası yoktu demek ki.Çiğnediğim lokma boğazımda düğümlendi.Kapıdan çıkmak üzereydi ki seslendim. Durdu, döndü.Ben seni tanıyorum, dedim; peki, sen beni tanıyabildin mi?Tanıyor gibi olmuş; ama çıkaramamış.Gel, otur dedim; oturdu.Oturur oturmaz garson damladı tabii.Yüzüme baktı.Söyle, dedim, ne yiyeceksen söyle.Çorba, dedi. Mercimek.Garson ekmek sepetini değiştirdi bir daha.Başka, dedim.Bir çorba daha mı alsam ne.Olmaz, dedim; başka bir şey.Kuru ve pilav söyledik ; geldi.Üzerine bir bardak da su.Demek tanıyamadın,dedim. Sen benim hep ayaklarıma bakmışsın demek; yüzüme bakmamışsın hiç.Ne demek istediğimi anlamadı, anlayamadı.Olsun.Ben kalkayım artık, dedi; kalktı.Ardından bir sigara yaktım, bir çay söyledim.Düşünüyorum:Şu caddeden gelip geçenlerin kim bilir kaçı bu durumda?Bir bardak soğuk su da ben içtim; kalktım.
Ekleme
Tarihi: 02 Mart 2014 - Pazar
Diyelim ki acıktınız...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.