Narenciye Festivalindeyim.
Portakal,mandalina, limon, turunç
Mersinin bütün kurum ve kuruluşları orda. Sanırsınız ki bütün Mersin Orada.
Sahil boyunca gidebildiği yere kadar gidiyor festival.
Hava karardığında, ışıklar yandığında bir başka deyişle acaba nasıl olur burası!
Bekleyeceğim.
Turunçların turuncu renginde oynaşan ışıkları görmeliyim mutlaka.
Böyle bir organizasyonu düşleyen; düşü gerçek kılan yürekleri kutluyorum yürekten.
Portakal bahçelerinin köklenip sitelere dönüştüğü günümüzde o katliama dur diyen; yeter artık diyen böylesi güzel bir etkinliği kim kutlamak istemez ki
Mersin eşittir narenciye. Bunun başkaca bir adı yok; olamaz.
Onlar da giderse vah Mersinin haline!
Anlatılanları dinledikçe bir tuhaf oluyor insan.Mis gibi kokardı bir zamanlar bu kent dendiğinde genzinizde acı bir yanma hissedersiniz.
Estetikten yoksun,birbirine benzeyen, çok katlı betonarmeleri gördüğünüzde içiniz cız eder.
O güzelim bahçeleri yok etmek, altın yumurtlayan tavuğu kesmek gibi bir şey. Eti için bir bülbülü vurmak gibi
Yeşili, denizi kovan bir kentte yaşamak istemiyorum ben.
Eski Mersin resimlerinde gördüğüm gibi bir Mersin özlüyor gönlüm.
Çok mu fazla bir şey istiyorum sizce!
Aklımız başımıza geldiğinde umarım vakit çok geç olmaz.
Tek dileğim bu!
Mustafa Esmer Cengiz