Sevgili dostlar, siyasi partilere bağlılık konusunda adeta örnek teşkil edecek bir ülke konumundayız. Gündüz devlet memuru diye hizmet aldığımız insanlara akşam bir bakıyoruz; kimisi parti provokatörü olmuş, kimisi parti başkanı, kimisi kanun hükmünde kararname çıkarıyor, kimisi belediye başkanının has adamı olmuş atama yapıyor, kimisi de başkan olmuş müdürlere soruşturma açtırıp uzaklaştırıyor...
Yakın zamanda asıl dikkatimi çeken ise artık bu durumdaki partizanların mesailerini “devletin talimatları doğrultusunda” çalışmaya değil de “ideolojik tercihlerini yaymaya” harcamaları oldu. 657 sayılı kanuna tabi olan bu vatandaşların dünyadan haberleri yok maalesef. Söz konusu yasanın “Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık başlıklı 7. maddesi bakın ne diyor:
ˮDevlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”
Bu durumu isterseniz biraz daha somutlaştıralım. Ülkemizin değerli partilerinden olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Mersin il örgütü, belediye başkanları ve delege seçimlerini merceğimiz altına alalım. Sağır sultanın dahi duyduğu bir çekişme yaşanıyor CHP Mersin örgütünde. Bir grup Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan’ın taraftarı, bir grup Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç taraftarı, ilk ikisine göre daha küçük ve Macit Özcan taraftarları arasında yer alan bir de Yılmaz Şanlı grubu var deniliyor! Neden iddia diyorum çünkü kimse kamusal alanda bu örgütleşmeyi kabul etmiyor. Kapalı kapılar ardında ise hepsi aslan!
Geçtiğimiz günlerde yaşanan CHP’nin delege seçimlerinde bir de ne görelim; Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağlı daire başkanlarından birkaçı geçmişler masanın başına, kimi delege belirliyor kimi ilçe başkanı… Bir kişi de çıkıp “Ya arkadaş siz gidip resmi işinizi yapsanıza, partinin ilgili birimleri gereğini yapar” demiyor. Velhasıl bu daire başkanlarının tercihleri elbette muvaffakiyetle vuku buluyor. Macit Bey’e soruyoruz nedir bu vaziyet? “Vallahi ben kimseyi desteklemiyorum, kendi görevimi icra ediyorum” diyor. Ama kendi daire başkanlarından bir bölümü canla başla seçimlerde uğraşıyor. Artık karar sizin; ya başkana inanacaksınız ya da yaşananlara!
Tabi burada CHP İl Başkanı Yılmaz Şanlı’ya da parantez açmak gerekiyor. Bir partiyi il başkanı mı yönetir yoksa Büyükşehir Belediye Başkanı ya da daire başkanları mı! Özünde birikimli, vizyonu olan ve kriz yönetme becerisiyle öne çıkan Yılmaz Başkan’ın artık bir karar vermesi gerekiyor.Ve daha fazla örgütün il ve ilçe seçimlerine müdahale ettirmemesi gerekiyor. Ya elini masaya vuracak ya da bir gün aynı kişiler onun da ipini çekecek.
Yasal sınırları belli olan ve görevi kentine, halkına hizmet etmek olan memurların, bu denli net bir biçimde yaptıkları ihlallerin karşılıksız kalmaması gerekmektedir. Görevini layıkıyla yapıp yasaya bağlı, disiplinden ödün vermeyen memurların hakkı yenmemeli. Tüm partilerde durumun aynı olduğunu da elbette gözden kaçırmamalıyız.
İl Başkanımı Daire Başkanımı?
Sevgili dostlar, siyasi partilere bağlılık konusunda adeta örnek teşkil edecek bir ülke konumundayız. Gündüz devlet memuru diye hizmet aldığımız insanlara akşam bir bakıyoruz; kimisi parti provokatörü olmuş, kimisi parti başkanı, kimisi kanun hükmünde kararname çıkarıyor, kimisi belediye başkanının has adamı olmuş atama yapıyor, kimisi de başkan olmuş müdürlere soruşturma açtırıp uzaklaştırıyor... Yakın zamanda asıl dikkatimi çeken ise artık bu durumdaki partizanların mesailerini “devletin talimatları doğrultusunda” çalışmaya değil de “ideolojik tercihlerini yaymaya” harcamaları oldu. 657 sayılı kanuna tabi olan bu vatandaşların dünyadan haberleri yok maalesef. Söz konusu yasanın “Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık başlıklı 7. maddesi bakın ne diyor: ˮDevlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”Bu durumu isterseniz biraz daha somutlaştıralım. Ülkemizin değerli partilerinden olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Mersin il örgütü, belediye başkanları ve delege seçimlerini merceğimiz altına alalım. Sağır sultanın dahi duyduğu bir çekişme yaşanıyor CHP Mersin örgütünde. Bir grup Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan’ın taraftarı, bir grup Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç taraftarı, ilk ikisine göre daha küçük ve Macit Özcan taraftarları arasında yer alan bir de Yılmaz Şanlı grubu var deniliyor! Neden iddia diyorum çünkü kimse kamusal alanda bu örgütleşmeyi kabul etmiyor. Kapalı kapılar ardında ise hepsi aslan! Geçtiğimiz günlerde yaşanan CHP’nin delege seçimlerinde bir de ne görelim; Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na bağlı daire başkanlarından birkaçı geçmişler masanın başına, kimi delege belirliyor kimi ilçe başkanı… Bir kişi de çıkıp “Ya arkadaş siz gidip resmi işinizi yapsanıza, partinin ilgili birimleri gereğini yapar” demiyor. Velhasıl bu daire başkanlarının tercihleri elbette muvaffakiyetle vuku buluyor. Macit Bey’e soruyoruz nedir bu vaziyet? “Vallahi ben kimseyi desteklemiyorum, kendi görevimi icra ediyorum” diyor. Ama kendi daire başkanlarından bir bölümü canla başla seçimlerde uğraşıyor. Artık karar sizin; ya başkana inanacaksınız ya da yaşananlara!Tabi burada CHP İl Başkanı Yılmaz Şanlı’ya da parantez açmak gerekiyor. Bir partiyi il başkanı mı yönetir yoksa Büyükşehir Belediye Başkanı ya da daire başkanları mı! Özünde birikimli, vizyonu olan ve kriz yönetme becerisiyle öne çıkan Yılmaz Başkan’ın artık bir karar vermesi gerekiyor.Ve daha fazla örgütün il ve ilçe seçimlerine müdahale ettirmemesi gerekiyor. Ya elini masaya vuracak ya da bir gün aynı kişiler onun da ipini çekecek. Yasal sınırları belli olan ve görevi kentine, halkına hizmet etmek olan memurların, bu denli net bir biçimde yaptıkları ihlallerin karşılıksız kalmaması gerekmektedir. Görevini layıkıyla yapıp yasaya bağlı, disiplinden ödün vermeyen memurların hakkı yenmemeli. Tüm partilerde durumun aynı olduğunu da elbette gözden kaçırmamalıyız.
Ekleme
Tarihi: 14 Nisan 2012 - Cumartesi
İl Başkanımı Daire Başkanımı?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.