Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

Su

Ayak alışkanlığı diye bir şey var bilirsiniz. Günün belirli saatlerinde iki eliniz kanda olsa ayaklarınız sizi alır oraya götürüverir. Gitmezseniz eksikliği yer bitirir sizi. Mersin Öğretmen Evi de o yerlerden biri işte. Çarşının tam göbeği. Geniş, aydınlık bir bahçe. Çay da ucuz. Gel keyfim gel! Satranççılar, tavlacılar, lafçılar öbek öbek. Ben lafçıları tercih edenlerdenim laf aramızda. O gün her zamankinden biraz daha erken gitmiştim oraya. Baktım, benden erkenciler de varmış. Sohbet tam kıvamında.Gırgır şamata, kahkaha! Belli ki bir parti çay gelmiş, gitmiş.Herkesin elinde bir şişe su. Susuz da durulacak gibi değil hani. Gölgede otuz sekiz derece. Nem dersen yüzde atmışlarda, yetmişlerde. Gel de içme. Çaktırmadan şişelerin üzerindeki markalara bakıyorum. Tanıdık. Neyse! Oflaya puflaya Babacan da geldi işte. Mübarek kurulmuş saat! Artık kadro tamam sayılır. İçmeyin şunları, dedi oturur oturmaz. Hayırdır inşallah! Günlerdir televizyonlarda anlatılanlardan, basında yazılanlardan fazlaca etkilendiği belli. Çantamda Mersin Tabib Odası basın açıklaması. Çıkarıp masaya koydum. Altında da kocaman bir imza: Dr.Galip Kırıcı. Sohbet ister istemez suya kaydı tabii. Umarım içinde boğulmayız diye geçti içimden. Yanılmışım. Biri, çobanlık yaptığı çocukluk günlerinde, taş yalaklarda biriken yağmur sularını nasıl içtiğini anlatıyor; bir başkası bahçelerindeki kör kuyunun acı suyundan söz ediyor; bir başkası da köylerindeki kurbağalıdere’de nasıl yıkandıklarından… Bizim Nuh Hoca lafı “Susuz Yaz”a getirmeye uğraşsa da nafile. Yahu, diyor Ömer Hoca; biz de kendimizi akil bilirdik; yıllardır zehir içmişiz meğer. Kıs kıs gülüyor sonra. Hepimizin abisi Abidin Bey gözlüklerini çıkarıp siliyor, tekrar takıyor ve: En iyisi çeşme suyu, diyor.Berdan barajının temizliğinden,Bisferol-A’dan söz ediyor. Bunun güneşte suya nasıl karıştığını, insanları kısırlaştırdığını, cinsel gücü yok ettiğini, diabet, kalp; hatta kansere yol açtığını anlatıyor ağır ağır. Arıtma cihazlarının külliyen zararlı olduğunu falan filan. Belli ki bizler suyun suyunu çıkarırken o bildiriyi sular seller gibi ezberlemiş, özümsemiş. Rahmetli Halil Amca burda olsaydı, acaba hangi anısını ballandırırdı şimdi! Babacan yüzüme bakıyor. Bre gazeteci, diyor sonra; bize burada bir şişe su bile haram gayrı; en iyisi… Anlıyorum; vakit tamam. Kalkıyoruz. Beni de bekleyin, diyor Nuh. Kara Bayram, ardımızdan sesleniyor: Çeşme suyu, çeşme suyu! Ardımıza bile bakmıyoruz.
Ekleme Tarihi: 27 Ağustos 2012 - Pazartesi

Su

Ayak alışkanlığı diye bir şey var bilirsiniz. Günün belirli saatlerinde iki eliniz kanda olsa ayaklarınız sizi alır oraya götürüverir. Gitmezseniz eksikliği yer bitirir sizi.
Mersin Öğretmen Evi de o yerlerden biri işte. Çarşının tam göbeği. Geniş, aydınlık bir bahçe. Çay da ucuz. Gel keyfim gel!
Satranççılar, tavlacılar, lafçılar öbek öbek.
Ben lafçıları tercih edenlerdenim laf aramızda.
O gün her zamankinden biraz daha erken gitmiştim oraya. Baktım, benden erkenciler de varmış. Sohbet tam kıvamında.Gırgır şamata, kahkaha!
Belli ki bir parti çay gelmiş, gitmiş.Herkesin elinde bir şişe su.
Susuz da durulacak gibi değil hani. Gölgede otuz sekiz derece. Nem dersen yüzde atmışlarda, yetmişlerde. Gel de içme.
Çaktırmadan şişelerin üzerindeki markalara bakıyorum. Tanıdık.
Neyse!
Oflaya puflaya Babacan da geldi işte. Mübarek kurulmuş saat! Artık kadro tamam sayılır.
İçmeyin şunları, dedi oturur oturmaz.
Hayırdır inşallah!
Günlerdir televizyonlarda anlatılanlardan, basında yazılanlardan fazlaca etkilendiği belli.
Çantamda Mersin Tabib Odası basın açıklaması. Çıkarıp masaya koydum.
Altında da kocaman bir imza: Dr.Galip Kırıcı.
Sohbet ister istemez suya kaydı tabii. Umarım içinde boğulmayız diye geçti içimden. Yanılmışım.
Biri, çobanlık yaptığı çocukluk günlerinde, taş yalaklarda biriken yağmur sularını nasıl içtiğini anlatıyor; bir başkası bahçelerindeki kör kuyunun acı suyundan söz ediyor; bir başkası da köylerindeki kurbağalıdere’de nasıl yıkandıklarından…
Bizim Nuh Hoca lafı “Susuz Yaz”a getirmeye uğraşsa da nafile.
Yahu, diyor Ömer Hoca; biz de kendimizi akil bilirdik; yıllardır zehir içmişiz meğer. Kıs kıs gülüyor sonra.
Hepimizin abisi Abidin Bey gözlüklerini çıkarıp siliyor, tekrar takıyor ve:
En iyisi çeşme suyu, diyor.Berdan barajının temizliğinden,Bisferol-A’dan söz ediyor. Bunun güneşte suya nasıl karıştığını, insanları kısırlaştırdığını, cinsel gücü yok ettiğini, diabet, kalp; hatta kansere yol açtığını anlatıyor ağır ağır. Arıtma cihazlarının külliyen zararlı olduğunu falan filan.
Belli ki bizler suyun suyunu çıkarırken o bildiriyi sular seller gibi ezberlemiş, özümsemiş.
Rahmetli Halil Amca burda olsaydı, acaba hangi anısını ballandırırdı şimdi!
Babacan yüzüme bakıyor. Bre gazeteci, diyor sonra; bize burada bir şişe su bile haram gayrı; en iyisi…
Anlıyorum; vakit tamam.
Kalkıyoruz.
Beni de bekleyin, diyor Nuh.
Kara Bayram, ardımızdan sesleniyor:
Çeşme suyu, çeşme suyu!
Ardımıza bile bakmıyoruz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.