Son günlerde herkesin dilinde: Bonzai.
Bonzai dedikleri bazı bitkilrin kuru yapraklarına emdirilmiş sentetik bir kimyasal.
Eroinden, esrardan , haptan daha ucuz ve daha kolay ulaşılabilir olduğundan uyuşturucu kullanan ya da uyuşturucuya meyilli olanlar tarafından tercih edilen bir zehir.
Kullanıldığında kan basıncı hızlanıyor, nabız yükseliyor ve kişi halüsülasyonlar görüyor. Bir süreliğine de olsa kendinden geçiyor, dünyadan kopuyor.
Sürekli kullananlar ya da dozu fazla kaçıranlar ölüyor.
Ölmese bile zihinsel performansʹında gözle görülür düşme oluşuyor ya da kullanıcı felç oluyor. Yani yaşarken ölüyor.
Uyuşturucu yaşının ilkokul seviyelerine indiği ve gençlerimizin nerdeyse üçte ikisinin bu bataklığın içinde olduğu gerçeği göz önüne alınacak olursa sonuç vahim!
Git, bakkaldan ciklet alır gibi al, kullan ve öl.
Bu kadar basit, bu kadar ucuz.
Bu kadar basit, bu kadar ucuz olmamalı bu.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Hilal Dokuzcan farkına varıyor bunun ve bize ulaşan haberlere göre bu gidişata dur deme kararlılığında.
Çok fazla değil, yarın ya da öbür gün Türkiyenin bütün il örgütlerine ve dolayısıyla ilçelere, beldeler acil durum talimatları gönderilecek. Kadın kollarına görev bildirimi yapılacak.
Ve görünen o ki CHPli kadınlar sokak sokak dolaşacak, apartmanların zillerine basacak; tek tek dairelere girilecek, aileleri bilgilendirecek, onları tehlikeye karşı uyaracak. Bonzai denilen meretin ne olduğunu, sonuçlarını bilimsel olarak anlatan broşürler, kitapçıklar bırakacaklar evlerle; sokaklara afişler asacaklar.
CHPli kadın örgütleri emniyetin narkotik ve uyuşturucuyla mücadele birimleriyle işbirliği ve ailelerle el ele vererek bu salgın hastalığın önüne geçmeye çalışacak.
Ne güzel!
Olması gereken de bu.
Ancak bir şey daha var:
Bu insani çalışmayı sadece CHPli kadınlar ya da emniyet birimleri yapmamalalı. Sorun toplumsal. Sorun, hepimizin sorunu. Bunun CHPlisi, MHPlisi, AKPlisi, BDPlisi olmaz; olmamalı. Hangi siyasi yelpazede olursanız olun bu savaşta yer almak gerekiyor. Tüm annelerin, tüm babaların, tüm sivil toplum örgütlerinin, tüm eğitimcilerin; radyocuların, televizyoncuların, gazetecilerin gönüllü olarak kolları sıvamaları gerekiyor; taşın altına ellerini sokmaları gerekiyor.
Bu çocuklar bizim çocuklarımız bu gençler bizim gençlerimiz. Onlar bizim geleceğimiz.
Sağlıklı düşünen hiç kimse göz göre göre kendi geleceğinin eriyip gitmesine, yok olmasına kayıtsız, duyarsız kalamaz; kalmamalı da.
Bu gidiş gidiş değil. Bu gidiş durdurulamazsa ne mi olur?
Söyleyeyim:
Yurdun her karış toprağına fare zehiri serpilmiş gibi,karınca sipreyi sıkılmış gibi, sinek ilacı atılmış gibi gençler ve de çocuklarımız patır patır dökülecek. Kimisi ölecek, kimisi sakat kalacak.
Şakası yok.Ha zirai zehir içmişsin ha bonzai.
Gözler kan çanağı, üst baş kusmuk, pantolonlar çişli Rezalet!
Belli etmemek, kullandığını gizlemek için kullanılan göz damlaları, keskin kokulu parfümler, nane aromalı tabletler nafile.
Göz göre göre ölüm. Ölüm bu kadar ucuz olmamalı bence.
Ne olur uyanalım. Bize hiçbir şey olmaz aymazlığından, avuntusundan kurtulalım bir an önce.
Hemen şimdi; yarın çok geç olabilir..
Mustafa Esmer Cengiz