Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

Size Bir Şey Anlatayım

Gazetede işler iyi gitmiyordu.İstediğimiz gibi gitmiyordu desem daha doğru.Reklam alamıyorduk yeterince, aldığımız reklamların parası da zamanında dönmüyordu.Gazetenin abone ve reklam gelirinden başka ne geliri olabilirdi ki. Gazatenin yaşayabilmesi, bizim yaşayabilmemiz bunlara bağlıydı. Mersinde bir apartmanın üçüncü katında bir artı bir dairesinde oturuyordum.Bir kaç aylık kira birikmişti.Eve ekmek alsam zeytin alamıyordum.Akşamdan akşama yatmaya gittiğim eve kapadım kendimi bir gün.Para kazanamadıktan sonra işe gitmenin ne gereği vardı. Kara kara düşünmeye başladım gün boyu. Derken telefonum çaldı.Açtım İstanbul’da yaşayan bir kız arkadaşımdı arayan.Hal hatır soruyordu,işlerin nasıl gittiğini soruyordu.Fena değil diyordum, idare ediyoruz işte diyordum her sorusuna. Peki, sen nasılsın bakalım? İşleri iyiymiş Allaha şükür,herangi bir sorun yokmuş.Daha ne isteyebilirmiş ki… İyi, dedim; hiç olmazsa birimizin işleri iyi gitsin. Ertesi saba erkenden kapının zili çaldı. Zaman zaman gelip kapıya bir şeyler bırakan komşulardan biridir diye düşündüm.Kalkmadım bile. Nasıl olsa  bırakıp giderler. Hep olduğu gibi. Zil bir kez daha çaldı.Uzun uzun bir daha çaldı. Kalktım,açtım. Dün telefonla konuştuğum arkadaşımdı gelen. Sesimden zorda olduğumu anlamış, ilk otobüse atlamış, gelmiş. Eyvah! Sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim birsüre. Öylece kalakalmışım. Evde çay var, şeker var; ama tüp yok. Ekmek alacak param yok cebimde. Çok önemli bir işimin olduğunu,mutlaka orada olmam gerektiğimi söyleyip kendimi dışarı attım. Akşama görüşürüz. Bütün gün para  koşturdum o gün. Borç aradım.Ta nerelerden kalkıp gelen konuğum var.Bir akşam da olsa onu ağırlamalıyım. Allahın emri; öyle görmüşüz, öyle biliriz. Yok, on lira bulamadım; iyi ki kent kartımda dönüş parası varmış. Oldukça geç döndüm eve. Kaldığım dairenin ışıkları yanıyordu. Bir tuhaf oldum. İlk defa kapımın zilini çalacaktım ve birileri açacaktı kapıyı bana. Kirden, sigara isinden rengi atmış perdelerin aklığı da beni şaşırtan bir başka konu. Neyse… Zile bastım,kapı açıldı,girdim ,içeri. Evimi tanıyamadım desem abartmış olmam. Ne varsa yıkanmış, silinmiş, süpürülmüş; pırıl pırıl. Masa, masa olalı öyle donatılmamıştı. Tam ortada da bir binlik rakı. Kanatlanıp uçsam mı; ağlasam mı bilemiyorum. Sessizce doldurduk bardaklarımızı;tokuşturduk, içtik. Sonra bir daha doldurduk, tokuşturduk, içtik. Sonra bir daha… En kötü günümüz böyle olsun! Sonra? Sonrası bende kalsın... Mustafa Esmer Cengiz
Ekleme Tarihi: 16 Kasım 2019 - Cumartesi

Size Bir Şey Anlatayım

Gazetede işler iyi gitmiyordu.İstediğimiz gibi gitmiyordu desem daha doğru.Reklam alamıyorduk yeterince, aldığımız reklamların parası da zamanında dönmüyordu.Gazetenin abone ve reklam gelirinden başka ne geliri olabilirdi ki. Gazatenin yaşayabilmesi, bizim yaşayabilmemiz bunlara bağlıydı.

Mersinde bir apartmanın üçüncü katında bir artı bir dairesinde oturuyordum.Bir kaç aylık kira birikmişti.Eve ekmek alsam zeytin alamıyordum.Akşamdan akşama yatmaya gittiğim eve kapadım kendimi bir gün.Para kazanamadıktan sonra işe gitmenin ne gereği vardı. Kara kara düşünmeye başladım gün boyu.

Derken telefonum çaldı.Açtım İstanbul’da yaşayan bir kız arkadaşımdı arayan.Hal hatır soruyordu,işlerin nasıl gittiğini soruyordu.Fena değil diyordum, idare ediyoruz işte diyordum her sorusuna. Peki, sen nasılsın bakalım? İşleri iyiymiş Allaha şükür,herangi bir sorun yokmuş.Daha ne isteyebilirmiş ki…

İyi, dedim; hiç olmazsa birimizin işleri iyi gitsin.
Ertesi saba erkenden kapının zili çaldı. Zaman zaman gelip kapıya bir şeyler bırakan komşulardan biridir diye düşündüm.Kalkmadım bile. Nasıl olsa  bırakıp giderler. Hep olduğu gibi. Zil bir kez daha çaldı.Uzun uzun bir daha çaldı. Kalktım,açtım.

Dün telefonla konuştuğum arkadaşımdı gelen.
Sesimden zorda olduğumu anlamış, ilk otobüse atlamış, gelmiş.

Eyvah!

Sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim birsüre. Öylece kalakalmışım.

Evde çay var, şeker var; ama tüp yok. Ekmek alacak param yok cebimde.

Çok önemli bir işimin olduğunu,mutlaka orada olmam gerektiğimi söyleyip kendimi dışarı attım.

Akşama görüşürüz.

Bütün gün para  koşturdum o gün. Borç aradım.Ta nerelerden kalkıp gelen konuğum var.Bir akşam da olsa onu ağırlamalıyım. Allahın emri; öyle görmüşüz, öyle biliriz.
Yok, on lira bulamadım; iyi ki kent kartımda dönüş parası varmış.

Oldukça geç döndüm eve.

Kaldığım dairenin ışıkları yanıyordu. Bir tuhaf oldum. İlk defa kapımın zilini çalacaktım ve birileri açacaktı kapıyı bana. Kirden, sigara isinden rengi atmış perdelerin aklığı da beni şaşırtan bir başka konu. Neyse…

Zile bastım,kapı açıldı,girdim ,içeri.
Evimi tanıyamadım desem abartmış olmam.

Ne varsa yıkanmış, silinmiş, süpürülmüş; pırıl pırıl.

Masa, masa olalı öyle donatılmamıştı. Tam ortada da bir binlik rakı.

Kanatlanıp uçsam mı; ağlasam mı bilemiyorum.

Sessizce doldurduk bardaklarımızı;tokuşturduk, içtik.

Sonra bir daha doldurduk, tokuşturduk, içtik.
Sonra bir daha…
En kötü günümüz böyle olsun!

Sonra? Sonrası bende kalsın...

Mustafa Esmer Cengiz

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.