Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

İtiraf Ediyorum: O Uçağı Ben Vurdum

Günlerdir, bakalım ne olacak, diye bekliyorum.Bir şeyin olduğu olacağı yok. Birisi çıkıp da doğru dürüst bir açıklama yapmıyor; yapamıyor. Birbirini yalanlayan bir dolu öngörü. Sanırım böyle oldu, zannediyorum ki böyle… Ağzı olan konuşuyor; konuştukça da batıyorlar. Yok, kuş çarpmışmış, yok Suriyeli bir çoban sapan taşıyla düşürmüşmüş… İpe sapa gelmez şeyler. Böyle kepazeliklere alışık değil Türk milleti. Her şeyi hoş görür, bağışlar; ama böylesini asla! Ulusal bir sorun bu; işin şakaya gelir bir yanı yok! Milletin gözü kulağı medyada; anlamaya, sezmeye çalışıyor gerçeği. Millet işsizliğini, açlığını, gelen ve gelecek olan zamları unuttu; CHP kurultayını bile unuttu; ama bunu unutmadı; unutmayacaktır da. Ben halkımı bilmez miyim! Bu işi daha fazla saklayıp gizlemenin bir anlamı kalmadı. İşler her geçen gün biraz daha çıkmaza gider oldu. Artık gerçeği itiraf etmenin zamanı geldi: Uçağı ben düşürdüm! Anlatayım: Bizim gazeteci Ender Erdemil var ya, işte o ; bir de Serdar Keskinışık var… Bu işi onlar soktu kafama. Nasılsa Ergenakondan sıyıranlar bunlar. Siz onları bilmezsiniz; ne anasının gözüdür onlar! Şeytana pabucu ters giydirenlerden yani! Öyle durduklarına bakmayın siz! Bir gün, yerin bilmem kaç metre derinlerinde gizlice topladılar bizi ve bakın neler neler anlattılar: Türk’ü Kürt’ü, Laz’ı Çerkez’i; Alevisi Sünnisi millet paramparça olmuş, bölünmüş yani; hukuk guguk olmuş, laiklik elden gidiyormuş… Biraz daha bekleyecek olursak cumhuriyet bile sizlere ömürmüş. İşte böyle durumlarda yapılacak tek iş bir savaş çıkartmakmış. Ancak öyle toparlanırmış millet, birbirine kenetlenirmiş. Ender öyle diyor; Serdar öyle diyor. Öyle demekle kalmıyorlar, bir de tahriten bir dolu örnekler veriyorlar. Manas Destanından girip Ergenakon’dan çıkıyorlar. Bu güne dek hiç duymadığımız, okumadığımız bilgiler… Gel de inanma; her ikisi de görmüş geçirmiş, okumuş yazmış adamlar yani! Sonracığıma, bu işin şakası şukası yokmuş. O halde birilerinin çıkıp mutlaka bir şeyler yapması gerekiyormuş… Bu kutsal bir görevmiş ve de bu görevden kaçmak düpedüz hainlik olurmuş. Bu hükümetin ödü kopuyormuş savaş mavaş çıkartmaktan; iş başa düşmüşmüş falan filan. Bu işi yaparsan sen yaparsın, dediler bana. Yok, diyemezdim ki… Mutlaka bildikleri bir şey vardır diye düşündüm: Ne de olsa adamlar bu işin piri! Kanıma girdiler vesselam. Serdar “ Gafletin Kıyısında” adlı bir kitap yazmıştı, bilirsiniz; işte o kitabın bütün gelirini benim cebime sokuşturdu; hadi gazan mübarek olsun, dedi. Oradakilerin hepsi onu da beni de alkışladı. Yüreğim kabardı Allah var! Ertesi gün, gün doğmadan uyandım; bu kadar uyuduğumuz yeter, dedim kendi kendime. Giyindim kuşandım atladım tıra. Doğru sınıra. Çölleri aştım, vahalarda soluklandım; çalı diplerinde sipere yattım günlerce. Bir gün baktım ki denizin üzerinde bir vızıltı. Tamam, dedim; beklenen an geldi çattı. Okuyup üflemeye başladım jetin üzerine. Şöyle bir yalpaladı önce, sonra çakıldı denize. Aynen böyle oldu.. Hiç de Serdar ile Ender’in dediği gibi olmadı sonrası. Mesela başbakan yatağından fırlamadı, esip gürlemedi; saatlerce sustu. Derin bir sessizlik çöktü ortalığa; aradan saatler, günler, haftalar geçtikçe çat pat haberler dökülmeye başladı ortalığa. Baktım, söylenenlerin aslı astarı yok; bir şeyin olacağı molacağı yok; susmanın da anlamı yok dedim kendi kendime. Anladım ki bu işin ucu, bu işlerden zerre kadar haberi olmayan iktidara gidip dayanacak; hatta yıkılıp gitmesine sebep olacak. İçim el vermedi, vicdanım sızladı ve açıklamaya karar verdim. Dayanamıyorum artık. Ne olacaksa olsun.İster inanın ister inanmayın. İşte bir kez daha söylüyorum: O uçağı ben vurdum, ben düşürdüm. Hadi eyvallah!  
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2012 - Cuma

İtiraf Ediyorum: O Uçağı Ben Vurdum

Günlerdir, bakalım ne olacak, diye bekliyorum.Bir şeyin olduğu olacağı yok. Birisi çıkıp da doğru dürüst bir açıklama yapmıyor; yapamıyor. Birbirini yalanlayan bir dolu öngörü. Sanırım böyle oldu, zannediyorum ki böyle… Ağzı olan konuşuyor; konuştukça da batıyorlar. Yok, kuş çarpmışmış, yok Suriyeli bir çoban sapan taşıyla düşürmüşmüş… İpe sapa gelmez şeyler.
Böyle kepazeliklere alışık değil Türk milleti. Her şeyi hoş görür, bağışlar; ama böylesini asla! Ulusal bir sorun bu; işin şakaya gelir bir yanı yok!
Milletin gözü kulağı medyada; anlamaya, sezmeye çalışıyor gerçeği. Millet işsizliğini, açlığını, gelen ve gelecek olan zamları unuttu; CHP kurultayını bile unuttu; ama bunu unutmadı; unutmayacaktır da. Ben halkımı bilmez miyim!
Bu işi daha fazla saklayıp gizlemenin bir anlamı kalmadı. İşler her geçen gün biraz daha çıkmaza gider oldu.
Artık gerçeği itiraf etmenin zamanı geldi:
Uçağı ben düşürdüm!
Anlatayım:
Bizim gazeteci Ender Erdemil var ya, işte o ; bir de Serdar Keskinışık var… Bu işi onlar soktu kafama. Nasılsa Ergenakondan sıyıranlar bunlar. Siz onları bilmezsiniz; ne anasının gözüdür onlar! Şeytana pabucu ters giydirenlerden yani! Öyle durduklarına bakmayın siz!
Bir gün, yerin bilmem kaç metre derinlerinde gizlice topladılar bizi ve bakın neler neler anlattılar:
Türk’ü Kürt’ü, Laz’ı Çerkez’i; Alevisi Sünnisi millet paramparça olmuş, bölünmüş yani; hukuk guguk olmuş, laiklik elden gidiyormuş… Biraz daha bekleyecek olursak cumhuriyet bile sizlere ömürmüş.
İşte böyle durumlarda yapılacak tek iş bir savaş çıkartmakmış. Ancak öyle toparlanırmış millet, birbirine kenetlenirmiş. Ender öyle diyor; Serdar öyle diyor. Öyle demekle kalmıyorlar, bir de tahriten bir dolu örnekler veriyorlar. Manas Destanından girip Ergenakon’dan çıkıyorlar. Bu güne dek hiç duymadığımız, okumadığımız bilgiler… Gel de inanma; her ikisi de görmüş geçirmiş, okumuş yazmış adamlar yani!
Sonracığıma, bu işin şakası şukası yokmuş. O halde birilerinin çıkıp mutlaka bir şeyler yapması gerekiyormuş… Bu kutsal bir görevmiş ve de bu görevden kaçmak düpedüz hainlik olurmuş. Bu hükümetin ödü kopuyormuş savaş mavaş çıkartmaktan; iş başa düşmüşmüş falan filan.
Bu işi yaparsan sen yaparsın, dediler bana. Yok, diyemezdim ki… Mutlaka bildikleri bir şey vardır diye düşündüm: Ne de olsa adamlar bu işin piri!
Kanıma girdiler vesselam.
Serdar “ Gafletin Kıyısında” adlı bir kitap yazmıştı, bilirsiniz; işte o kitabın bütün gelirini benim cebime sokuşturdu; hadi gazan mübarek olsun, dedi. Oradakilerin hepsi onu da beni de alkışladı. Yüreğim kabardı Allah var!
Ertesi gün, gün doğmadan uyandım; bu kadar uyuduğumuz yeter, dedim kendi kendime. Giyindim kuşandım atladım tıra. Doğru sınıra. Çölleri aştım, vahalarda soluklandım; çalı diplerinde sipere yattım günlerce.
Bir gün baktım ki denizin üzerinde bir vızıltı. Tamam, dedim; beklenen an geldi çattı. Okuyup üflemeye başladım jetin üzerine. Şöyle bir yalpaladı önce, sonra çakıldı denize.
Aynen böyle oldu..
Hiç de Serdar ile Ender’in dediği gibi olmadı sonrası. Mesela başbakan yatağından fırlamadı, esip gürlemedi; saatlerce sustu. Derin bir sessizlik çöktü ortalığa; aradan saatler, günler, haftalar geçtikçe çat pat haberler dökülmeye başladı ortalığa. Baktım, söylenenlerin aslı astarı yok; bir şeyin olacağı molacağı yok; susmanın da anlamı yok dedim kendi kendime.
Anladım ki bu işin ucu, bu işlerden zerre kadar haberi olmayan iktidara gidip dayanacak; hatta yıkılıp gitmesine sebep olacak. İçim el vermedi, vicdanım sızladı ve açıklamaya karar verdim. Dayanamıyorum artık. Ne olacaksa olsun.İster inanın ister inanmayın. İşte bir kez daha söylüyorum: O uçağı ben vurdum, ben düşürdüm.
Hadi eyvallah!
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.